Fakültemiz tarafından ‘Fıkıhtan İslam Hukukuna’ konulu seminer gerçekleştirildi. Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi ve Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Kâşif Hamdi Okur’un konuşmacı olarak yer aldığı seminere Fakültemiz Dekanı Prof. Dr. Halit Çalış ile öğretim elemanları katıldı.
“Fıkıh, sahabe dönemiyle başlar”
Prof. Dr. Kâşif Hamdi Okur, fıkhın oluşum süreci hakkında bilgi vererek modern dönemde ortaya çıkan fıkıh tarihi ve fıkha giriş eserlerindeki dönemlendirmelere dair yerleşik formatın aslında klasik dönemde söz konusu olmadığını, bunun yerine genel bir fukaha tabakatı anlayışının bulunduğunu belirtti. Prof. Dr. Okur, sahabe dönemi fıkıh anlayışıyla ilgili şunları söyledi: “Fıkıh açısından sahabenin önemi, Hz. Peygamber dönemi tatbikatının canlı tanıkları olmaları bakımındandır. Bilgi, yorum ve uygulama bakımından ilk nesil olmaları itibariyle sahabenin hepsi adil kabul edilmiştir. Bu anlayış onlara ismet sıfatı vermemekte, nesil olarak sahabenin tartışma dışı tutulmasıyla, başta Kur’an olmak üzere İslam’ın temel kaynakları ve ortak değerleri tartışma dışı tutulmuş olmaktadır.”
“Her hadis rivayeti bir fotoğraf karesi gibidir”
Prof. Dr. Okur, fıkha kaynaklık eden hadis rivayetlerine dair değerlendirmelerde bulunarak “Sünnetin hadis rivayetleriyle sınırlandırılması ciddi bir problemdir. Zira rivayet, film sahnesinden alınan bir kare gibidir. Sadece bu kare ile iktifa etmek bütünü görmeyi engellemektedir. Bu itibarla fıkıh kitaplarında nakledilen görüşler önemli ölçüde Hz. Peygamberin sünnetini yansıtan malzemelerdir. Modernleşme ile birlikte ortaya çıkan sünnetin sıhhatini isnada indirgeyen ve fıkıh eserlerindeki rivayetleri fakihlerin kişisel görüşleri olarak görüp bağlayıcı saymayan anlayışlar sünnetin intikal tasavvuru açısından ciddi metodolojik hataları beraberinde getirmiştir.” dedi.
“Fıkıh birikiminin anlaşılmasında anahtar kavram mezheptir”
Prof. Dr. Kâşif Hamdi Okur, fıkıh ve mezhep ilişkisi ile ilgili olarak ise şunları söyledi: “İlk üç nesilde yaygın toplumsal uygulama ve rivayet temelli şekillenen fıkıh faaliyeti, mezheplerin oluşması ve kurumsallaşmasıyla birlikte mezhep doktrini üzerinden yürütülmeye başlanmıştır. Bu durum, mezhebin temel kabulleri çerçevesinde kalarak, yer yer temel konularda olmamak üzere diğer doktrinlerden de yararlanılarak günümüze kadar gelmiştir. Dolayısıyla mezhep, fıkıh birikiminin doğru anlaşılması için olmazsa olmaz bir kavramdır.”
“Mezhepler, bireysel düzeyde tutarlı ve disiplinli bir dini hayatı, toplum düzeyinde ise istikrar ve emniyeti sağlar”
Fıkıh mezheplerinin bireysel ve toplumsal hayat bakımından fonksiyonuna da değinen Prof. Dr. Kâşif Hamdi Okur, “Tutarlı ve disiplinli bir hayat için mezhepleri iltizam etmenin ciddi faydaları vardır. Çünkü insanlar mezhepler içerisinde doğar, kimse belli bir aşamada mezhepler arasında tercih yapmaz, dini hükümlerin pratiklerini doğup büyüdüğü çevresinden, ailesinden ve oradaki hakim mezhep çerçevesinde öğrenir. Bu da ciddi anlamda kararsızlığın önüne geçer, keyfiliği azaltır, disiplinli bir dini hayat sağlar. Bununla birlikte başka farklı mezheplerin çözümlerinden asla yararlanılamayacağı şeklinde bir iddia da isabetli değildir. Bunun ciddi bir dayanağı da söz konusu değildir. Mezheplerden hiçbirine bağlı olmadan bağımsız olarak fıkıh üretiminde bulunmak gibi bir anlayış İslam toplumlarında modernleşme dönemine kadar yaşanmamıştır. Çünkü mevcut yapı zaten ortaya çıkmış ve belirlenmiştir, bunu yıkıp yeniden yapma gibi bir çaba anlamlı değildir. Zira yeni meselelere dair farklı şeyler ortaya koyma mevcut mezhep birikimi çerçevesinde yapılabilmiştir.” açıklamasında bulundu.
“Fıkıh usulü, bütün İslami ilimler için üst düzeyde bir tefekkür potansiyeli taşır”
Fıkıh usulünün eskiden İslami ilimler eğitiminde belli bir seviyeye gelenlere okutulan bir ilim olduğunu belirten Prof. Dr. Okur, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Usul ilmi ağırlıklı olarak teşekkül sürecine kadar ortaya konan ictihad birikiminin naslarla irtibatını göstermek üzere oluşturulmuştur. Günümüzde fıkıh usulü, İslami ilimlerin tamamının kullanabileceği ölçüler verecek bir disiplin olarak bize üst düzeyde bir tefekkür imkanı sağlar.”
Pratik meselelere cevap verirken tutarlılık ve doktrinden fiiliyatta uzaklaşmak zorunda kalındığına, bunu aşmak için de tutarlı yolun bir çok noktada ana müesseseleri ve kavramları güncellemek olduğuna değinen Prof. Dr. Okur, bu sürecin kısa vadeli olmadığını, gerçekleşinceye kadar eldeki imkanlardan faydalanmak durumunda olduğumuzu belirtti.
Gün boyu süren seminerde Prof. Dr. Kâşif Hamdi Okur, ‘fıkhın oluşum süreci’, ‘fıkıh mezhepleri’, ‘fıkıh usulü’ ve ‘günümüz fıkıh problemleri ve tavırlar’ konuları hakkında bilgi verdi. Seminer, Prof. Dr. Kaşif Hamdi Okur’un soruları cevaplandırmasının ardından sona erdi.