Merkezimiz tarafından Filistin Özel Yayını gerçekleştirildi.
KMÜ Uluslararası İlişkiler Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü ve İİBF Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Esra Çavuşoğlu'nun koordinatörlüğünde Youtube üzerinden canlı gerçekleştirilen programa Ahmet Yesevi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cengiz Tomar ile KMÜ Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm Başkanı ve Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Mehmet Mercan konuşmacı olarak katıldı.
Uluslararası hukuk ve tarihsel süreç çerçevesinde Filistin meselesinin değerlendirildiği programı Rektör Prof. Dr. Namık Ak’ın yanı sıra yurt içi ve yurt dışından çok sayıda izleyici takip etti.
“İsrail bir terör devletidir”
Lübnanlı Sanatçı Feyruz’un Kudüs Ağıtı adlı parçasının dinlenmesi ile başlayan programda Dr. Öğr. Üyesi Esra Çavuşoğlu, İsrail’in bir terör devleti olduğuna vurgu yaparak şunları söyledi: “Bütün dünya İsrail’in Filistin’e gerçekleştirmiş olduğu savaş suçunu dehşet içerisinde izlemektedir. İsrail 11 gündür Gazze üzerinde havadan ve karadan büyük bir bombardıman saldırısı gerçekleştirmektedir. İsrail özellikle bu saldırılarda sivilleri hedef almıştır ve hedefinde çok sayıda okul ve hastane var. 11 günlük süreçte 64’ü çocuk olmak üzere 227 sivil insan hayatını kaybetmiştir. 21 sağlık kuruluşu servis dışı kalmıştır; bunun yanı sıra diğer sağlık kuruluşlarına giden yollar da tahrip edildiği için sağlık hizmetlerine ulaşım sağlanamamaktadır. Bu süreç içerisinde 10 bin Gazzeli aile evlerini terk etmiş ve bugün 72 bin insan barınaklarda yaşamaktadır. İsrail, Gazze’nin elektrik ve su gibi temel insani ihtiyaçlarını karşıladığı alt yapı hizmetlerini tahrip etmiştir ve bütün insanlık alemini yaralayan çok çarpıcı görüntüler ortaya çıkmıştır.”
“İsrail’e karşı uluslararası hukuk mekanizmaları çalıştırılamamıştır”
Dr. Öğr. Üyesi Çavuşoğlu, uluslararası konjonktür açısından konuyu ele alarak, “Bugün yaşananlar, daha önce yaşanan İsrail saldırılarına göre iki farklı noktayı ön plana çıkarmaktadır: Bunlardan birincisi Gazze ve Batı Şeria’daki Filistin direncinin birlikte hareket etmesidir. Bu şekilde Filistin direnişi de daha etkin hale gelmiştir. İkinci fark ise uluslararası gündemin bu konuya çok ciddi bir eğilim göstermiş olmasıdır. Medyanın etkin bir şekilde devreye girmesiyle İsrail’in Gazze’de işlemiş olduğu savaş suçlarının yaygın bir uluslararası kamuoyu tarafından izlendiği, takip edildiği ve kınandığını görüyoruz. Sadece İslam dünyası değil, batının önemli merkezlerinde de büyük kitle hareketleri İsrail’i kınamak adına sokaklara dökülmüştür. Bütün bunlar Filistin için önemli gelişmelerdir. Tüm bunlara rağmen uluslararası toplumun harekete geçip İsrail’e karşı hukuk mekanizmalarını çalıştıramadığı da görülmektedir.” dedi.
“Kudüs üç semavi din için kutsal bir şehirdir”
Programda Dr. Öğr. Üyesi Çavuşoğlu’nun ardından söz alan Prof. Dr. Mehmet Mercan ise Osmanlı’da Kudüs’ün yeri ve önemi konusuna değinerek, “Kudüs bir şehri, Filistin de bir bölgeyi ifade etmektedir. Burası 5-6 bin yıllık tarihi geçmişi olan çok eski çağlara dayanan bir bölgedir. Kudüs’ün diğer bir özelliği ise üç semavi din için kutsal bir şehir olması; Müslümanlar için ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’nın burada olması ve Peygamberimizin buradan miraca yükselmesi, Hristiyanlar için Hz. İsa’nın burada doğması ve burada öldüğünü kabul etmeleridir; Museviler için de burası önemli bir şehirdir. Bu bağlamda Kudüs’ün önemli bir yerleşim yeri ve uzun süre hep ilgi odağı olduğunu görüyoruz. Ayrıca tarih boyunca çok ciddi yıkımlara maruz kalan da bir yer. En ciddi yıkım Babiller döneminde olmuş; daha sonra Romalılar ve Haçlılar tarafından da ciddi tahribata ve yıkımlara maruz kalmıştır.” şeklinde konuştu.
“Kudüs, Osmanlı topraklarında müreffeh bir hayat yaşamıştır”
Prof. Dr. Mehmet Mercan konuşmasının devamında şunları dile getirdi: “Kudüs 638 yılında fethedilerek Hz. Ömer döneminde İslam topraklarına katılmıştır. Şehir burada yaşayan gayrimüslimler tarafından Hz. Ömer’e teslim edilmiş ve aralarında Hz. Ömer Ahidnamesi adı verilen bir antlaşma yapılmıştır. Kudüs’teki kutsal mekanların kullanılmasında bu metin referans olmuştur. 1516 yılında Yavuz Sultan Selim döneminde Kudüs, Osmanlı topraklarına katılmıştır. Abbasi, Emevi ve Memlük döneminde imarlar yapılmış ve halk burada müreffeh bir hayat yaşamışlar. Kudüs, 1516 yılından 1917 yılına kadar 400 yıl Osmanlı yönetiminde kalmıştır. Ayrıca kayıtlara göre Kanuni Sultan Süleyman döneminde şehir en müreffeh dönemini yaşamış; günümüzde halen duran surlar başta olmak üzere birçok önemli imar faaliyetleri bu dönemde yapılmıştır.”
“Filistin’de yaşayan grupların birlikte hareket etmesi sistemi etkiledi”
Programın diğer bir konuğu olan ve toplantıya uzaktan erişimle katılan Prof. Dr. Cengiz Tomar ise İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının uluslararası alandaki yansımalarına ve Filistin’e etkilerine değinerek, “İsrail Apartheid rejimi altında Filistinliler üzerinden etnik bir temizlik gerçekleştirmektedir. Ancak İsrail saldırıları karşısında Filistin’de yaşayan grupların birlikte hareket etmeleri sistemi etkiledi; birleşik topluluklar İsrail’in geri çekilmesini ve sığınaklara girmesini sağladı. Filistinliler için ilk defa bir umut ışığı doğdu. Filistinliler daha önce kendi içlerinde birleşemiyorlarken bu olay kırılma noktası oldu ve zor şartlar altında bir zafer kazandılar.” dedi.
“Türkiye, Filistin’e en çok destek veren devlet”
Prof. Dr. Tomar, konuşmasına şöyle devam etti: ”Türkiye’nin uluslararası diplomatik çabaları böyle bir dönemde çok önemli bir yere sahip. Türkiye liderliğinin girişimleri uluslararası toplumu etkileme potansiyeline sahiptir. Türk halkının turist olarak Filistin’e gitmeleri bile halkı motivasyon ve güç anlamında çok etkiliyor. Bu anlamda Türkiye Filistin’e en çok destek veren devlet. Tadilat, tamirat, diplomasi her anlamda elinden gelen her şeyi yapıyor. Tek başına bunların hiç birisi yeterli değil fakat Filistin halkının birleşmesi ve Türkiye’nin desteği bir ümit ışığıdır.”
ABD’deki Trump yönetiminin Filistin açısından talihli bir dönem olmadığını belirten Prof. Dr. Tomar, “Amerika’nın Filistin ile alakalı belli bir politikası var. Hükümetin başına kim geçerse geçsin çok bir değişiklik olmaz. Trump dönemi Filistin açısından çok talihli bir dönem değildi. Filistinliler de artık olayın son noktaya geldiğini gördüler ve birleştiler. İslam dünyasını Mescid-i Aksa birleştiremiyorsa ne birleştirebilir? ABD yönetimi sivilleri hedef alan İsrail saldırılarını ‘kendini savunma hakkı’ gerekçesiyle meşrulaştırmaktadır. Bunun yanı sıra Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Filistin’de yaşanan savaş suçu karşısında yine işlevsiz kalmıştır.” dedi.
Program, dinleyenlerden gelen mesajların okunmasının ardından sona erdi.