Selçuk Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Akif Çukurçayır 1913 yılında çıkarılan İl Özel İdaresi Kanunu’nun 2004 yılına kadar yürürlükte kaldığını belirterek “Şimdi değişime olan direnci görebiliyor musunuz? İl Özel İdaresi Kanunu’nun üzerinden iki tane dünya savaşı geçiyor; dünya tarım toplumundan sanayi toplumuna, sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiyor; ama bizim kanunlarımız neredeyse sabit hiç değişmiyor.” açıklamasını yaptı.
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünün düzenlediği “Yerel Yönetimler Reformu” konulu konferansın konuğu Selçuk Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Akif Çukurçayır oldu. Karamanoğlu Mehmetbey Konferans Salonu’nda 3 Nisan günü gerçekleştirilen konferansa Rektör Prof. Dr. Sabri Gökmen, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Kemal Esengün, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Osman Çevik, fakültemizin idari ve akademik personeli ile çok sayıda öğrenci katıldı.
Prof. Dr. Çukurçayır Türkiye’de değişim ve dönüşümün çok zor gerçekleştiğini belirterek “Biz nedense çok yavaş değişen, çok yavaş kendi insanının mutluluğu için çalışan bir yönetim ve siyaset anlayışına sahip olduk tarih boyunca. Toplum değişiyor, ekonomi değişiyor, teknoloji değişiyor, siyaset değişiyor ancak 1930 yılında çıkarılan Belediyeler Kanunu 2005 yılına kadar yürürlükte kalabiliyor. Düşünün 1924 yılında çıkarılan Köy Kanunu halen yürürlükte. 1924, 2012 bu bir trajedi.” dedi.
Prof. Dr. Çukurçayır Osmanlı İmparatorluğu’nu değişime zorlayan tarihsel süreci anlattı. 1699 Karlofça Antlaşması’nın Osmanlıyı Batı toplumunu kavramaya yönelik bir çabaya ittiğini ifade eden Çukurçayır, Tanzimat ile beraber sürecin ivme kazandığını açıkladı. Çeşitli konularda yapılan yasal düzenlemelerin temellerinin Tanzimat Dönemi’nde atıldığını vurgulayan Prof. Dr. Çukurçayır “Sene 1839, sene 2012; biz sürekli kalkınmayı, değişimi, reformu konuşuyoruz. 1839’da Avrupa’nın dayatmalarıyla sürdürdüğümüz reform süreci 2000’li yıllarda Avrupa Birliği aracılığıyla sürdürülüyor.” şeklinde konuştu.
Türkiye’nin 2003 sonrasında yoğun bir reform sürecinden geçtiğini belirten Çukurçayır, yapılan işlerin aynı zamanda büyük kafa karışıklıkları içerdiğini söyledi. Çukurçayır, “Mesela büyükşehir belediyelerinin yetki alanları il sınırlarına kadar genişleyecek. Konya Büyükşehir Belediyesi Hadim’de Taşkent’te hizmet sunacak. Nasıl olacak bu bilmiyorum ama büyükşehir belediyelerine ilişkin bu düzenleme yasalaşırsa köy sayısı 34 binden 18 bine iniyor. Önemli bir azalma var. Köylü nüfusta 12 milyon gibi bir sayıdan 5 milyona düşmüş oluyor. Bu köylerde yaşayan insanlar büyükşehir belediye sınırlarına dahil edilirse kentli mi kabul edilecek?” diye konuştu.
Çukurçayır konuşmasını şöyle sürdürdü: “Türkiye’de 16 büyükşehir belediyesi var ve kentli nüfusun neredeyse yarısı burada yaşıyor. 13 tane daha kurulacak ve bu sayı 29’a ulaşacak. Bizde bir çeşit federatif model uygulanıyor. Yukarıda bir büyükşehir belediyesi var aşağıda ilçe belediyeleri var. Bu modelde ciddi sıkıntılar yaşanıyor. İlçe ile büyükşehir arasında müthiş gerilimler var. Büyükşehir kendi nüfus alanını pek paylaşmak istemiyor. Büyük yönetim ölçeği hizmet etkinliği için önemlidir, küçük yönetim ölçeği de demokratik olması bağlamında önemlidir. Dolayısıyla sürekli ölçeği büyütürseniz demokratiklikten taviz vermiş olursunuz.” uyarısını yaptı.
Büyükşehir belediyelerinin yetki alanları neden genişletiliyor sorusunu soran Çukurçayır, “Bu konu aynı zamanda netameli bir konu. Amaç burada nüfusu 750 bine tamamlamak. Çünkü kent merkezinin nüfusu yetmiyor. Bu durumda kent merkezini il sınırına doğru genişletip köylerle birlikte bu sayıya ulaşmak amaçlanıyor. Bu şekilde kurulduğunda yumuşak bir şekilde eyalet sistemine geçmiş oluyorsunuz bu da başka tehlikeleri beraberinde getiriyor.” dedi.
1960’tan beri yerel yönetimlerde reform yapılması isteğinin dile getirildiğine işaret eden Prof. Dr. Çukurçayır, “Yerel yönetimlerin kaynak ve yetkilerinin arttırılması isteniyor. Türkiye’de yerel yönetimlere aktarılan kaynak GSYİH’nin %5’i iken Avrupa’da bu oran % 16’ya yaklaşıyor. Tamam burada bir sorun var ve arttıralım bu kaynakları; ama aktarılan bu kaynakların etkin, verimli ve demokratik kullanımı konusunda ne yapacağız. Sonra idari kapasitemiz ne durumda. Bu konuda yeterli zihinsel ve idari donanıma sahip miyiz? Bu soruları da sormalıyız ve ciddi bir anlayış değişikliği yaratmalıyız. Bence yapılması gereken en büyük reform hangi birim olursa olsun idari kapasitenin güçlendirilmesidir.” açıklamasını yaptı.
Prof. Dr. Çukurçayır Türkiye’de 2954 belediyenin bulunduğunu ve bunların içinde 100 kadar kent konseyinin aktif olduğunu belirterek “Peki bizim belediye başkanlarımız demokrasiyi seviyor mu? Bir ilçede gençlik konseyi başkanı 54 yaşında. Burada kaç tane üniversite var nasıl oluyor bu dedim. Hocam biz isteyince oluyor dedi adam. Çoğu yerde belediye başkanları aynı zamanda kent konseyi başkanı. Bunlar müthiş handikaplar ve hemen değişmesi lazım. Yönetişim çok güzel bir kavram. Bizde tabi ki bu iş tersinden işletiliyor. Ya da anti-yönetişim denilen bir şey işliyor. Mesela yerel medya belediyeleri eleştirmesi gerekirken onu alkışlıyor. Peki bu belediyeleri hangi mekanizma denetleyecek. Sivil toplumun, yargının müdahaleleri pek hoş karşılanmıyor. Aslında işin esprisi şudur: Katılım, demokrasi ve hesap verebilirlik. Seçilen her durumda seçene hesap vermek durumunda olmalıdır. Tüm bunlar ne kadar iyi yasalar yaparsanız yapın aynı zamanda bir gelenek ve kültür meselesidir de.” diye konuştu.
Prof. Çukurçayır “Türkiye’de kent yok. Neden kent yok, çünkü doğayla barışık değil, tarihle barışık değil, kültürle barışık değil. Bu kentler bizim değil. Çıkın bir tepeden Karaman’a Konya’ya bakın. Minareleri hayalen gözden çıkarıp bakın oralara. Hangi kültüre hangi uygarlığa aittir bu kentler acaba. Beton, gökdelenler ve asfalt yollar… Hiçbir sanat izi, hiçbir tarih izi, hiçbir kültür izi taşımıyor. Bizim kentlerimize baktığımızda bir kaos, bir karmaşa görüyoruz. Şehirlerimiz bizi yoruyor. Bizim kentlerimiz başkanların elinde bir kumaş gibi; istedikleri gibi kesiyorlar, istedikleri gibi dikiyorlar. Öyle bir yerel yönetim reformu yapılmalı ki şehri içine düştüğü bu açmazdan kurtarıp ayağa kaldırabilmeliyiz. ” diyerek konuşmasına son verdi.
Konferansın sonunda Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Kemal Esengün Prof. Dr. Mehmet Akif Çukurçayır’a katkılarından ötürü plaket takdim etti.